Articles

Benim yüz ve omuzlarımda çıkan sivilce ve irinli kesecikler bulunmaktadır. Bu sivilce


ve irinli kesecikler, kimi zaman iltihap olup sismekte, bunun sonucunda da onlardan kan


çıkmaktadır. Kimi zaman da bu iltihaptan sarı bir sıvı çıkmaktadır. Bu kan, elbiseme


bulasabilmektedir. Buna göre namaz kılmak istedigim zaman, (kan bulasan) bu elbisemi


degistirmem veya onu yıkamam gerekir mi?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Birincisi:


'nsanın ön ve arkasının dısında bir yerden çıkan kanın, abdesti bozup bozmayacagı


konusunda fakihler görüs ayrılıgına varmıslardır.


Bu konuda tercih edilen görüs; insanın ön ve arkasının dısında bir yerden çıkan kan


abdesti bozmaz, seklinde idi. Bu, 'mam Mâlik ve 'mam Sâfiî'nin -Allah ikisine de rahmet


etsin- görüsüdür. Seyhulislâm 'bn-i Teymiyye de -Allah ona rahmet etsin- bu görüsü tercih


etmistir.


kincisi:


Eger elbisene bulasan kan veya irin, az miktarda ise, onunla namaz kılmanda bir


sakınca yoktur. Yok eger çok miktarda ise, âlimlerin çogunluguna göre, elbiseni yıkaman


veya degistirmen gerekir.


Bazı ilim ehli, insanın bedeninden ön ve arkanın dısında bir yerden çıkan kanın, pis


olmayıp temiz oldugu görüsüne varmıslardır.


Nitekim degerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- bu


konuda söyle demistir:


"'nsan kanının temiz oldugunu söyleyenin bu sözü, çok güçlü bir görüstür. Çünkü nas


(Kur'an ve Sünnet) ile kıyas buna delâlet etmektedir."1


Soru:


Zemzem suyu ile temizlenmenin hükmü nedir?


Cevap:


1 es-Serhu'l-Mumti'; c: 1, s: 443


4


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Bizce Zemzem suyu ile temizlenmek mekruh degildir.Nitekim 'mam Ahmed'in bir


rivâyeti dısında bütün 'slâm âlimleri böyle söylemislerdir.


Bu konudaki delilimiz; Zemzem suyu ile temizlenmenin yasak olusu konusunda


(Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den) hiçbir nehiy sâbit olmamıstır.


Fakat Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'den söyle dedigi sâbit olmustur:





"Su temizdir ve temizleyicidir.(Çok oldugu için tadı, rengi ve kokusu degismedigi


sürece) onu hiçbir sey necis (pis) kılamaz."1


Abbas'tan -Allah ondan râzı olsun- Zemzem suyu ile yıkanmanın (boy abdesti


almanın) nehyedilmesi ile ilgili olarak nakledilen delile gelince, bu sahih degildir.2


Soru:


Ben, evli genç bir bayanım. Uzun bir süreden beri içime vesvese girdi ve beni abdest


konusunda abdest azalarını arka arkaya yıkayamayacak derecede mesgul etmeye


basladı. Öyle ki her namaz vaktinde abdestimi tam alamadıgımı hayal ettigimden dolayı


bir buçuk saatte ancak abdest alabiliyorum.


Aynı sekilde cünüplükten arınmak için yıkanırken de boy abdestimi tam alamadıgımı


hayal ettigimden dolayı saatlerce boy abdesti alıyorum.


Simdi ben, (tedâvi olmak için) sinirsel hastalıklar hastanesine girmis bulunmaktayım.


Bana ne gibi nasihatta bulunabilirsiniz?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Birincisi:


Sinirsel hastalıklar hastanesinde ve doktorların yanında tedâvi olmaya devam


etmelisin. Umulur ki Allah Teâlâ sana sifâ takdir eder. Bu konuda Allah Teâlâ'dan yardım


dileyin ve O'ndan, bu hastalıktan seni âfiyete kavusturmasını isteyin.Uyumak için yatagına


uzandıgında Âyete'l-Kürsî'yi okuyun ve sabah-aksam üç defa söyle deyin:





1 Ahmed, Ebu Dâvud, Tirmizî ve Nesâî rivâyet etmislerdir.


2 'mam Nevevî'nin Fetvâları Kitabı, s: 16


5


"'smiyle yerde ve gökte hiçbir seyin zarar veremeyecegi Allah’ın adıyla (baslarım).


O, hakkıyla isiten ve her seyi bilendir."1


Uykudan önce üç defa 'hlas, Felak ve Nas sûrelerini okuyarak kendine rukye


yaparsın.Her okuyustan sonra ellerinin içine üfler, sonra da bedeninden elinin ulastıgı yeri


mesh edersin.


Nitekim Âise'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduguna göre o söyle demistir:





"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- her gece yatagına vardıgında iki elini


birlestirip içine üfler ve içine: Kul Huvellâhu Ehad ('hlas), Kul Eûzu bi Rabbi'l-Felak (Felak)


ve Kul Eûzu bi Rabbi'n-Nâs (Nas) sûrelerini okur, sonra iki eliyle vücudunun kavustugu


yerleri mesh ederdi. Önce basından ve yüzünden baslar öylece devam ederdi. Bunu üç


defa yapardı."2


(Kıymetli bacım!) 'çinde bulundugun bu hastalıgı senden gidermesi için Allah'a


yalvarır ve söyle duâ edersin:





"'nsanların Rabbi olan Allahım! Hastalıgı gider ve sifâ ver. Çünkü ancak sen sifâ


verirsin. Öyle bir sifâ ver ki hiçbir hastalık kalmasın."3


Bu duâyı üç defa tekrar et.


Yine, keder ve sıkıntı anında okunan su duâyı okursun:





1 Ebu Dâvud; hadis no:323. Tirmizî; hadis no: 465.'bn-i Mâce ve Ahmed rivâyet etmislerdir.Abdulaziz b. Baz, isnadının hasen


oldugunu kaydeder;Tuhfetu’l-Ahyâr (s.39). Bkz. Sahih-i 'bn-i Mâce;hadis no:332.


2 Buhârî ve Sünen sahipleri rivâyet etmislerdir.


3 Ebu Davud ve Tirmizî


6


"Azîm ve Halîm olan Allah’tan baska hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur. Yüce


Ars’ın Rabbi olan Allah’tan baska hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur.Göklerin ve


Kerîm Ars’ın Rabbi olan Allah’tan baska hakkıyla ibâdete lâyık hiçbir ilah yoktur."1


Abdest aldıktan sonra abdest aldıgına ya da âdet veya cünüplükten temizlenmek


için boy abdesti aldıktan sonra boy abdesti aldıgına itimat etmeli ve vesveseyi kendinden


savmalısın. Banyoda uzun süre kalman, seytandandır. Böyle yaparsan Allah'ın izniyle bu


vesvese senden gidecektir.2


Soru:


Bir insanın midesinde çok hava, belki de gazlar bulunmaktadır.Fakat bu kimse


abdestini zorlukla tamamlamaktadır.


Örnegin; abdest sırasında yüzünü yıkarken kendisinden hafif bir sey çıktıgını


hissetmekte ve abdestinin bozuldugundan endise etmekte, sonra da yeniden abdest


almaya baslamaktadır.


Aynı sekilde namazda da böyle olmaktadır. Namaz kılarken herhangi bir koku


hissetmemekle birlikte abdestinin bozuldugundan endise etmektedir.


Bunun çözümü nedir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Bu, müslümanın ibâdetini bozmak için çalısan seytanın bir vesvesesidir. Müslümanın,


bu vesveseyi terk etmesi ve yel sesini isitmedikçe veya kokusunu hissetmedikçe bunun


için namazından çıkmaması veya abdestini yenilememesi gerekir.


Nitekim Ebu Hureyre'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduguna göre,


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle buyurmustur:





"Biriniz (mescitte bulundugu sırada) karnında bir sey bulur da kendisinden bir sey


çıkıp-çıkmadıgından (yellendiginden) endise ederse, bir ses duyuncaya veya bir koku


hissedinceye kadar sakın (yeniden abdest almak için) mescitten çıkmasın."3


1 Buhârî; hadis no: 153. Müslim; hadis no: 2092.


2 'lmî Arastırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi Fetvâları; c: 5. s: 223.


3 Müslim


7


Bundan kastedilen; bir kimse abdestinin bozuldugundan emin olmalıdır.Abdestinden


ne zaman en küçük bir süphe duyarsa, onun abdesti sahihtir.1


Soru:


Bazı insanların, Tilâvet secdesi için abdestli olmanın ve kıbleye yönelmenin sart


olmadıgını, bazılarının da sart oldugunu söylediklerini görüyoruz.


Bu konuda dogru olan görüs hangisidir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


'lim ehlinden kimisi Tilâvet secdesini namaz olarak görmektedir.Dolayısıyla Tilâvet


secdesi için abdestli olmanın, kıbleye yönelmenin, secdeye giderken ve basını secdeden


kaldırırken Allahu Ekber demenin ve sonunda da selâm vermenin sart oldugunu


söylemektedir.


Kimisi de Tilâvet secdesinin ibâdet oldugunu, fakat bunun namaz gibi olmadıgını


görmektedir.Dolayısıyla Tilâvet secdesi için abdestli olmanın,kıbleye yönelmenin, secdeye


giderken ve basını secdeden kaldırırken Allahu Ekber demenin ve sonunda da selâm


vermenin sart olmadıgını söylemektedir. Dogru olan görüs de budur. Çünkü biz, Tilâvet


secdesi için abdestli olmanın ve kıbleye yönelmenin sart olduguna dâir hiçbir delil


bilmiyoruz. Fakat bir kimse, abdestli olur ve kıbleye yönelme imkânını ne zaman bulursa


Tilâvet secdesini yerine getirir.Böylelikle âlimler arasındaki bu görüs ayrılıgından çıkmıs


olur.


Muvaffakiyet, Allah Teâlâ'dandır.


Allah Teâlâ, Peygamberimiz Muhammed'e, onun âile halkına ve ashâbına salât ve


selâm eylesin.2


Soru:


Ben, hastaneye gittim ve orada üç gün kaldım.Bu sırada abdest alamadım. Yanımda


bir tas parçası getirmistim, onunla teyemmüm aldım. Fakat sabah namazı için teyemmüm


alamadım. Çünkü ben, aslında birisinin yardımı olmadan hareket edemeyen felçli, yatalak


bir kimseyim.Sabah namazını kaçırmak istemedigim için kendi kendime teyemmüm aldıgımı


hayal ettim (aklımda canlandırdım). Sonra sabah namazını kıldım. Aynı sekilde kıbleye


yönelmemistim. Bu amelim, câiz midir, yoksa degil midir? Kılmıs oldugum sabah namazını


kaza etmem gerekir mi?





8


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Hasta kimse, abdest almaya gücü yetmez ve kendisine abdest aldıracak birisini de


bulamazsa, -üzerinde toz varsa- duvara veya yataga ellerini sürerek veyahut da bir kabın


veya poset torbanın içine bir miktar toprak koyarak onu yanında tasır, onunla teyemmüm


alır. Teyemmüm alma imkânı bulamazsa, o hal üzere namazını kılar.


Aynı sekilde kıbleye yönelmek de böyledir. Eger gücü yeterse, namazda kıbleye


yönelmesi gerekir. Kıbleye yönelmeye gücü yetmezse,bulundugu hal üzere namazını kılar.


Nitekim Allah Teâlâ söyle buyurmustur:





"Allah, kimseye gücünün yeteceginden fazlasını yüklemez.Kazandıgı (iyilik) lehine,


yüklendigi (kötülük) de aleyhinedir."1


Degerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'e -Allah ona rahmet etsin-:


"(Teyemmüm almak için) toprak bulamayan kimse,duvara ellerini sürerek teyemmüm


alabilir mi?


Aynı sekilde yataga ellerini sürerek teyemmüm alabilir mi? diye sorulmus, bunun


üzerine o, bu soruya söyle cevap vermistir:


"Duvar, temiz toprak cinsindendir. Eger duvar, ister tas olsun, isterse kerpiç olsun,


toprak cinsinden bir seyle bina edilmis ise, onunla teyemmüm almak câizdir. Fakat duvar,


eger agaç kaplama veya boya ile boyanmıs ise, bu takdirde üzerinde toz varsa, onunla


teyemmüm alınır ve bunda bir sakınca yoktur.Bu kimse, toprakla teyemmüm alan kimse


gibi olur. Çünkü toprak, yerin ana maddesidir. Eger üzerinde toz cinsinden bir sey yoksa,


bu takdirde teyemmüm alamaz. Yataga ellerini sürerek teyemmüm almaya gelince,


kendisine deriz ki:


Eger yatagın üzerinde toz varsa, onunla teyemmüm alır, yoksa onunla teyemmüm


alamaz. Çünkü yatak, toprak cinsinden bir sey degildir."2


'lmî Arastırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi'ne: "Ben, yatalak bir hastayım ve hareket


edemiyorum.Buna göre namazı edâ etmek için nasıl abdest alıp nasıl namaz kılmalıyım?"


diye sorulmus, bunun üzerine komite bu soruya söyle cevap vermistir:


1 Bakara Sûresi: 286


2 Abdest ile 'lgili Fetvâlar; s: 240.


9


Birincisi:


Abdest konusuna gelince, müslümanın su ile abdest alması gerekir. Bir kimse,


hastalık veya bunun dısında bir sebepten dolayı su kullanmaya gücü yetmezse, temiz bir


toprakla teyemmüm alır. Teyemmüm almaya da gücü yetmezse, abdest veya teyemmüm


alma sartı ondan düser ve Allah Teâlâ'nın su emirleri geregi bulundugu hal üzere namazını


kılar.





"(Ey mü’minler!) O halde gücünüz yettigi kadarıyla Allah’tan korkun (Allah’tan


korkmada güç ve takatinizi harcayın)."1





"Allah, din konusunda üzerinize hiçbir zorluk yüklemedi."2


'drar ve dıskı gibi önden ve arkadan çıkan seylere gelince, bunların çıktıgı yerler


temizleninceye kadar bu yerleri üçer defa veya daha fazla, tas ya da temiz mendillerle


silerek temizlemek yeterlidir.


kincisi:


Namaz konusuna gelince, hastanın, namazını ayakta kılması gerekir. Eger buna gücü


yetmezse, oturarak namaz kılar. Buna da gücü yetmiyorsa, yanı tarafı üzerine namaz kılar.


Nitekim 'mrân b. Husay'ndan -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduguna göre, o,


hastalıgından sikâyet ettiginde, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ona söyle


buyurmustur:





"(Namazını) ayakta kıl. (Ayakta kılmaya) gücün yetmezse oturarak kıl. Oturarak da


kılmaya gücün yetmezse, yan tarafın üzerine kıl."3


Allah Teâlâ da bu konuda söyle buyurmustur:





"(Ey mü’minler!) O halde gücünüz yettigi kadarıyla Allah’tan korkun (Allah’tan


korkmada güç ve takatinizi harcayın)."1


Eger sabah namazını, âciz olmandan ve sana abdest veya teyemmüm aldıracak ve


yönünü kıbleye çevirecek kimseyi bulamadıgın için abdest veya teyemmüm almadan ve


kıbleye yönelmeden namaz kılmıssan,namazın sahihtir ve namazını iâde etmen gerekmez.


Aynı sekilde teyemmüm almayı hayal etmene de (kafanda canlandırmana) gerek yoktur.


Aksine bu davranıs, mesrû degildir, üstelik hiçbir faydası da yoktur.


Baskasının yardımıyla teyemmüm veya abdest alma ve kıbleye yönelme imkânın


oldugu halde, yardım istemekte hatalı davranıp kusur etmissen, namazın geçerli olması


için sart olan abdesti almakta kusurlu davranmıssın demektir. Bu takdirde abdestsiz ve


kıbleye yönelmeden kılmıs oldugun sabah namazını yeniden kılman gerekir.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.2


Soru:


Ben, sakat sandalyesi kullanan bir müslümanım. Benim sorum abdest hakkındadır.


Ben, ellerimle hiçbir sey tutamıyorum. Bana, her gün sabah gelip banyo yapmama yardım


eden bir kimse bulunmaktadır. Acaba bu yaptıgım temizlik, günün kalan vakitleri için de


yeterli midir? Ben, teyemmüm almaya çalısıyorum, fakat yüzümü tamamen mesh


edemiyorum ve teyemmüm alırken ellerimi topragın üzerine koymakta çok zorlanıyorum.


Sizden bana nasihat etmenizi ricâ ediyorum.


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


'slâm dîninin getirdigi seylerden birisi de, insanlara kolaylık saglaması ve onları,


güçleri yetmeyen seylerle yüklememesidir.


Nitekim Allah Teâlâ bu konuda söyle buyurmustur:





"Allah, kimseye gücünün yeteceginden fazlasını yüklemez.Kazandıgı (iyilik) lehine,


yüklendigi (kötülük) de aleyhinedir."3


Allah Teâlâ, müslümanlara abdesti farz kılmıs ve onlar için abdeste râzı olmustur


(onlar için abdesti seçmistir). Fakat insanlardan kimisinin acziyetini bildigi için onlara izin





11


vererek teyemmüm almalarını mesrû kılmıs, teyemmümü suyun yerine geçirmis ve


müslüman için teyemmümü temizleyici kılmıstır.


Bir kimse, teyemmüm almak kendisine zor gelirse, abdestsiz ve teyemmümsüz olarak


namaz kılması câizdir.Bu kimse, namaz kılmak için avret (ayıp) yerini örtecek elbise


bulamadıgından dolayı elbisesiz namaz kılması câiz olan kimse gibidir.


Eger bir kimse, yıkanmana veya abdest almana yardım ederse, bu çok güzel olur.


Abdestini bozacak büyük veya küçük hadesi gerektiren bir sey yapmadıkça, bu yıkanman


veya abdestin, günün kalan vakitleri için de yeterlidir.


Tek basına teyemmüm aldıgın veya insanlardan birisi sana teyemmüm aldırdıgı


zaman ellerini topragın üzerinde gezdirmen ve yüzünden gücünün yettigi yerleri mesh


etmen yeterlidir.


Zorluk ve hastalık sebebiyle ikinci namaz için abdest alma imkânı bulamıyorsan, iki


namazı cem' edebilirsin (birlestirebilirsin).


Ne abdest, ne de teyemmüm alma imkânı bulamazsan ve namaz vakti de


daralmıssa, abdestsiz veya teyemmümsüz de olsan o vaktin namazını kılman gerekir.


Bir kimsenin, abdest veya teyemmüm almaya gücü yetmiyorsa, o hal üzere namaz


kılmasının câiz olduguna delil sudur:





"Âise'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduguna o, (kızkardesi) Esmâ'dan bir


gerdanlık ödünç almıstı. Âise -Allah ondan râzı olsun- gerdanlıgı kaybedince, Rasûlullah -


sallallahu aleyhi ve sellem- Useyd b. Hudayr ile birlikte bazı kisileri Âise’nin kaybettigi


gerdanlıgı aramak üzere gönderdi, onlar da gerdanlıgı buldular.Bu sırada namaz vakti


gelince yanlarında su olmadıgı için abdestsiz olarak namazı kılıp Rasûlullah -sallallahu


aleyhi ve sellem-'e geldiler ve yaptıklarını haber verdiler. Bunun üzerine teyemmüm âyeti


(Mâide: 6) nâzil oldu.


12


Ardından Useyd b. Hudayr, Âise’ye söyle dedi:


-Allah seni en güzel sekilde mükâfatlandırsın. Senin basına, hoslanmadıgın ne


gelmisse, Allah sana ve müslümanlara onda bir hayır yaratmıstır."1


Taberânî ve Ebu Avâne'nin açık rivâyetlerinde sahâbe -Allah onlardan râzı olsunabdestsiz


olarak namaz kılmıslardır.


Nitekim Âise'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduguna göre o söyle demistir:





"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, Useyd b. Hudayr ile birlikte bazı kisileri


Âise’nin kaybettigi bir gerdanlıgı aramak üzere gönderdi. Namaz vakti gelince onlar


abdestsiz olarak namaz kılıp Rasulullah’a geldiler ve bu durumu ona haber verdiler. Bunun


üzerine teyemmüm âyeti2 nâzil oldu.


'bn-i Nufeyl sunu da ilâve etmistir:


Useyd b. Hudayr Âise’ye söyle dedi:


- Allah sana merhamet etsin! Senin basına, hoslanmadıgın ne gelmisse, Allah sana


ve müslümanlara onda bir kurtulus yaratmıstır."3


Bu hadis, suyun bulunmaması, abdestsiz namaz kılmayı mübah kıldıgına bir delildir.


Teyemmümden önce yegâne temizlik (abdest) ancak su ile mümkündür.Böyle olduguna


göre, sudan daha asagı derecede olan topragın bulunmaması halinde namaz kılmanın


mübah olması, daha önce gelir (daha evlâdır).


Böylece su veya toprak bulamadıgından dolayı abdest veya teyemmüm alamayan


ya da su veya toprak buldugu halde onu kullanmaya gücü yetmeyen kimsenin, abdestsiz


olarak namaz kılması câizdir.





13


Nitekim Buhârî, yukarıdaki hadisi zikrederken bir bölüm açmıs ve: "Su ve toprak


bulamayan kimse bâbı" demistir.


'bn-i Rasîd söyle demistir:


"Yazar, teyemmümün mesrûiyetinden sonra bu mesrûiyetini kaybetmesini, sanki


topragın bulunmamasına baglamıs ve söyle demek istemistir: Temizleyicinin -ki bu sudurolmaması


konusunda sahâbenin hükmü, su ve topragı bulamama hükmümüz gibidir.


Böylelikle hadisin bu bölümle ilgisi ortaya çıkmıs olmaktadır.Çünkü hadiste sahâbenin


toprak bulamadıkları zikredilmemis, aksine onların sadece su bulamadıkları zikredilmistir.


Dolayısıyla bu hadiste su ve toprak bulamayan kimsenin (bulundugu hal üzere) namaz


kılması gerektigine delil vardır. Bunun sebebi ise; sahâbenin, bu hal üzere namaz kılmanın


gerektigine inanarak namaz kılmalarıdır.Sayet o vakitte namaz kılmak yasak olsaydı,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- onların bu yaptıklarına karsı çıkar ve reddederdi.


'mam Sâfiî, 'mam Ahmed, muhaddislerin çogunlugu ile 'mam Mâlik'in ashâbından (Mâlikî


âlimlerinden) çogu bu görüstedirler."1


'bn-i Kayyim -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Topragın bulunmaması durumu, topragın mesrû olmaması durumu gibidir. 'ki durum


arasında bir fark yoktur. Çünkü sahâbe, teyemmümün o vakitte mesrû olmaması sebebiyle


namazlarını teyemmümsüz olarak kıldılar. Aynı sekilde teyemmüm alacagı seyi bulamayan


kimse, bunun gibi teyemmümsüz olarak namazını kılar.Teyemmümüm olmaması ile mesrû


olmaması arasında bir fark yoktur. Kıyas ve sünnet geregi, su ve toprak bulamayan kimse,


bulundugu hal üzere namazını kılar. Çünkü Allah Teâlâ, kimseye gücünün yeteceginden


fazlasını yüklemez.Bu kimse namazını iâde etmesi de gerekmez.Zirâ kendisine emredileni


yerine getirmistir.Tıpkı kıyam, kıbleye yönelme, avret yerini örtme ve kıraat gibi naamazın


rükünlerini yerine getirmekten âciz oldugu için terk eden kimsenin namazını iâde etmesi


gerekmedigi gibi, bu kimsenin de namazını iâde etmesi gerekmez.Dolayısıyla onun bu fiili,


nas (hadis) ve kıyas geregidir."2


'bn-i Kudâme de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"... Çünkü o, namazın sartlarından birisidir.Yerine getirmekten âciz olma durumunda


sâkıt olan namazın diger sartları ve rükünleri gibidir. Zirâ bu kimse, farzını, bulundugu hal


üzere edâ etmistir. Tıpkı avret yerini örtmekten âciz olan kimsenin çıplak olarak namaz


kılması, kıbleye yönelmekten âciz olan kimsenin kıbleden baska yöne namaz kılması,


kıyamdan âciz olan kimsenin oturarak namaz kılması gibi..."3


Sevkânî de -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:





14


"Hadiste geçen: "Abdestsiz olarak namaz kıldılar" sözü ile muhakkik âlimlerden bir


gurup -ki bunlardan birisi de yazardır- temizleyici hükmünde bulunan su ve toprak


bulunmadıgı takdirde namazın kılınmasının gerektigine delil olarak göstermislerdir.Hadiste


sahâbenin toprak bulamadıklarına dâir bir sey yoktur.Aksine onlar sadece su bulamadılar.


Fakat o vakitte su bulamamak, su ve toprak bulamamak gibidir.Çünkü su ve topraktan


baska temizleyici yoktur.Bunu delil göstermenin sebebi ise; sahâbenin, Bunun sebebi ise;


sahâbenin, bu hal üzere namaz kılmanın gerektigine inanarak namaz kılmalarıdır.Sayet o


vakitte namaz kılmak yasak olsaydı, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- onların bu


yaptıklarına karsı çıkar ve reddederdi. 'mam Sâfiî, 'mam Ahmed, muhaddislerin çogunlugu


ile 'mam Mâlik'in ashâbından (Mâlikî âlimlerinden) çogu bu görüstedirler."1


Bu meselede âlimlerin görüsü bu sekildedir.Tercih edilen görüs de bu sekilkdedir.


(Soruyu soran kardesim!) Eger sana teyemmüm aldıracak birisini bulamazsan, senin


hükmün, (Abdest almak için) su veya (teyemmüm almak için) toprak bulamayan kimsenin


hükmü gibidir.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Abdest almak için su veya teyemmüm almak için toprak bulamayan kimse ne


yapmalıdır (o hal üzere namaz kılmalı mıdır)?


(Abdestsiz veya teyemmümsüz namaz kılan kimse) su veya topraktan birisini


buldugunda namazını iâde etmesi gerekir mi?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


'bn-i Hazm -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Her kim, mukimlik veya yolculuk sırasında toprak veya sudan mahrum olursa


(bulamazsa) veya namaz vakti geldiginde bir (direge veya agaca) asılı ise, bulundugu


hal üzere namazını kılmalıdır.Bu kimsenin namazı tamdır.'ster suyu namaz vaktinde, isterse


namaz vaktinden sonra bulsun, namazını iâde etmesi gerekmez. Bunun delili sunlardır:


Allah Teâlâ söyle buyurmustur:





"(Ey mü’minler!) O halde gücünüz yettigi kadarıyla Allah’tan korkun (Allah’tan


korkmada güç ve takatinizi harcayın)."2


Yine, Allah Teâlâ söyle buyurmustur:


1 Neylu'l-Evtâr; c: 1, s: 337.


2 Tegâbun Sûresi: 16





"Allah, kimseye gücünün yeteceginden fazlasını yüklemez.Kazandıgı (iyilik) lehine,


yüklendigi (kötülük) de aleyhinedir."1


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- de bu konuda söyle buyurmustur:





"Allah, çaresiz yemek zorunda kaldıgınız dısında, haram kıldıgı seyleri size


açıklamıstır."3


Bu delillerle sahih olduguna göre,Allah Teâlâ'nın bize farz kıldıgı hükümlerden ancak


gücümüzün yettiklerini yerine getirmemiz gerekir. Gücümüzün yetmedigi hükümler bizden


sâkıt olmustur (düsmüstür).


Allah Teâlâ, -mecburi kalmadıkça- abdestsiz veya teyemmümsüz namaz kılmayı bize


haram kıldıgı sâbittir. Abdest almak için sudan veya teyemmüm almak için topraktan


mahrum olan kimse, Allah Teâlâ'nın terketmeyi haram kıldıgı abdeste veya teyemmüme


muhtaç durumdadır. Dolayısıyla abdest veya teyemmüm alma imkânı olmadıgı için bu


haramlılık hükmü bizden sâkıt olmustur.


Su veya toprak bulamayan kimse, namazın hükümlerini yerine getirmeye gücü


yettiginden ve ona îmân ettiginden dolayı gücü yeten seyi yerine getirir. Zikrettigimiz


sekilde namazını kılarsa, Allah Teâlâ'nın emrettigi sekilde namazını kılmıs olur. Dolayısıyla


Allah Teâlâ'nın emrettigi sekilde namazını kılan kimseye bir sey gerekmez. Namazı ilk


vaktinde kılmaya çalısmak ise daha önce zikrettigimiz gibi, daha fazîletlidir.


Ebu Hanife, Süfyan es-Sevrî ve Evzâî: -Bu durumda olan birisi-, su buluncaya kadar


namaz kılmaz, demislerdir."4





16


Soru:


Abdest azalarından birinin üzerinde katı veya sıvı yag veyahut da dolma kalem


mürekkebinin olması abdeste engel olur mu?


Kulak kiri ve gözden akan katılasmıs maddeler (çapaklar) abdeste engel olur mu?


Bu konudan bahseden sahih hadisler var mıdır?


Âlimler bu konuda ittifak etmisler midir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Birincisi:


Bu konuda ölçü sudur:


"Suyun, abdest azasına ulasmasına engel olan seyle abdest sahih (geçerli) olmaz.


Suyun abdest azasına ulasmasına engel olmayan seyle de abdest sahih (geçerli) olur."


Buna göre, abdest azalarının üzerinde mürekkebin bulunmasıyla abdest sahih olur.


Çünkü mürekkep, suyun abdest azasına ulasmasına engel olmaz.


Katı yaga gelince,eger abdest azasının üzerinde katı yagın bir hacmi (kalıntısı) varsa


ve suyun abdest azasına ulasmasına engel oluyorsa, abdest sahih olmaz. Eger katı yagın


abdest azasının üzerinde sadece eseri varsa veya sıvı yag gibi akıcı ise, abdest sahih


olur. Fakat yagın oldugu yerin iyice ovalanması gerekir. Çünkü yag, sudan farklıdır.


'mam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Abdest azalarından bir bölümünün üzerinde mum, hamur, kına veya buna benzer bir


sey varsa ve bu madde, suyun, uzvun o kısmına ulasmasına engel oluyorsa, abdesti


geçerli olmaz.Suyun ulasmadıgı bölüm ister çok olsun, isterse az olsun farketmez.Eger elin


veya baska bir uzvun üzerinde kınanın izi, kınanın kendisi degil de rengi kalırsa veya


suyun tene ulasmasına engel olmayan ve tenin üzerinde sıvı bir yag kalırsa, abdesti


geçerlidir."1


kincisi:


Gözden akan katılasmıs maddelere (göz çapaklarına) gelince, bazı ilim ehline göre


(abdest alırken) bunların giderilmesi gerekir. (Abdest alırken) gözlerin içinin meshedilmesi


konusunda gelen hadis ise, zayıftır.


Üçüncüsü:


1 el-Mecmû'; c: 1, s: 456.


17


Kulak kirine gelince, kulak kanalları üzerinde bulunan kirin giderilmesi gerekir. Kulak


dibinde bulunan kirin ise giderilmesi gerekmez.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Müslüman, ibâdetleri yerine getirirken dille niyet edebilir mi?


Tıpkı bir kimsenin: Abdest almaya niyet ettim. Namaz kılmaya niyet ettim. Oruç


tutmaya niyet ettim... Demesi gibi.


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Seyhuslislâm 'bn-i Teymiyye'ye -Allah ona rahmet etsin-:


"Namaz ve diger ibâdetlere baslarken niyeti dille söylemeye gerek var mıdır? Tıpkı


bir kimsenin: Namaz kılmaya niyet ettim. Oruç tutmaya niyet ettim... Demesi gibi."


Diye sorulmus, bunun üzerine o, bu soruya söyle cevap vermistir:


"Hamd, Allah'adır. Abdest, boy abdesti, teyemmüm, namaz, oruç, zekât, keffâretler


(oruç ve yemin keffâretleri gibi) ile diger ibâdetler için niyeti dille söylemeye (telaffuz


etmeye) gerek yoktur.'slâm âlimleri bu konuda ittifak etmislerdir.Aksine âlimlerin ittifakıyla


niyetin yeri, kalptir.Bir insan, kalbindeki niyetin aksine, hata edip diliyle yanlıs niyet etse,


kalbinden niyet ettigine itibar edilir, diliyle söyledigine itibar edilmez.


'slâm âlimlerinden hiç kimse bunun aksine bir sey zikretmemistir.Ancak Sâfiî


mezhebinin sonraki âlimleri buna aykırı bir görüs beyan edince, bazı Sâfiî âlimleri de bu


konuda onlara uymuslardır.


Fakat âlimler: Dille niyet etmek müstehap mıdır? konusunda iki görüse ayrılmıslardır:


Ebu Hanife, Sâfiî ve Ahmed'in mezhebinden bazı âlimler: Dille niyet etmek,


müstehaptır. Çünkü dille söylemekle niyet daha da pekistirilmis olmaktadır, demislerdir.


Mâlik ve Ahmed'in mezhebinden bazı âlimlerle diger bazı âlimler: Dille niyet etmek


müstehap degildir. Çünkü bu, bid'attır. Ne Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'den, ne


de ashâbından böyle bir sey nakledilmistir, demislerdir.


Yine, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-, ümmetinden hiç kimseye diliyle niyet


etmesini emretmemis, müslümanlardan hiç kimseye de bunu ögretmemistir. Sayet dille


niyet etmek mesrû olsaydı, 'slâm ümmeti her gün bununla mübtelâ oldugu halde,


Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- ve ashâbı bunu ihmal etmez, onu bu ümmete


ögretirlerdi, demislerdir.


En dogru olan görüs, budur.


18


Hatta dille niyet etmek, akıl ve dîn yönünden kusur ve noksanlıktır.


Dîn yönünden kusur ve noksan olmasına gelince; çünkü bu davranıs, bid'attır.


Akıl yönünden kusur ve noksan olmasına gelince, çünkü bu davranıs, bir sey yemek


isteyen kimsenin:Bir lokma almak için elimi bu yemek kabına koymaya,ardından o lokmayı


agzıma koyup çignemeye, sonra da karnımı doyurmak için onu yutmaya niyet ediyorum,


demesi gibidir. Böyle yapmak ise, ahmaklık ve cehâlettir. Çünkü niyet, amele tâbidir.


Dolayısıyla kul, ne is yapacagını bildigi zaman, mecburen ona niyet etmis olur. Yapacagı


seyi bilmesine ragmen niyetin hasıl olmayacagı düsünülemez. Nitekim 'slâm âlimleri, dille


niyet etmenin ve niyeti tekrarlamanın mesrû olmadıgında ittifak etmislerdir.Hatta kim bunu


alıskanlık hâline getirirse, bid'atlarla Allah'a ibâdet etmesine ve sesini yükselterek


insanlara eziyet etmesine engel olmak için bu kimsenin terbiye edilmesi gerekir,


demislerdir.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.1


Soru:


Ben, Kur'an okumak için abdest aldıgımda aynı abdest ile namaz kılmamın sahih


olmayacagına dâir bir fetvâ isittim. Örnegin ben, namaz için abdest almıssam, bu abdest


ile Kur'an okumam sahih olmazmıs.


Bu sözün dogruluk derecesi nedir?


Bu sözü söyleyenler hangi delile dayanmaktadırlar?


Bu söz dogru ise, abdest alırken neye niyet etmeliyim?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Bu fetvâ, dogru degildir.Aksine bir kimse, abdest alınması müstehap veya farz olan


bir ibâdeti edâ etmek için abdest alırsa, abdesti sahihtir ve hadesi (abdestsizlik durumu)


giderilmis olur. Bu kimse, abdestli oldugu sürece, bir ibâdeti edâ etmek için aldıgı abdest


ile hem o ibâdeti, hem de baska bir ibâdeti edâ edebilir.


Buna göre bir kimse, Kur'an okumak için abdest alırsa, bu abdest ile namaz kılabilir.


Yine, namaz kılmak için abdest alırsa, bu abdest ile Kur'an okuyabilir.


Ebu 'shak es-Sîrâzî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Bir kimse, namaz kılmak veya Kur'an'a dokunmak gibi ancak abdest ile yapılması


mübah olan bir ibâdet için abdest alırsa, abdesti geçerlidir. Çünkü hades ile birlikte bir


1 el-Fetâvâ el-Kubrâ; c: 1, s: 214-215


19


ibâdeti edâ etmek mübah olmaz. Dolayısyla bir ibâdeti edâ etmek için abdeste niyet


ederse, onun niyeti, hadesi (abdestsizlik durumunu) gidermeyi de ihtivâ etmistir."


'mam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- serhinde söyle demistir:


"Bu zikredilen görüs, Sâfiî'nin -Allah ona rahmet etsin- belirttigi ve Sâfiî âlimlerinin


üzerinde ittifak ettigi görüstür. Bir kimse, abdestsiz yapılması mübah olmayan herhangi bir


ibâdet için abdest almaya niyet ederse, hadesi giderilmis olur ve bu abdest için niyet


ettigi ibâdet ile baska ibâdetleri yapması mübah olur."1


Degerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'e -Allah ona rahmet etsin-:


"Bir insan, namaz kılmak için degil de hadesi gidermek için abdest alırsa, bu abdest


ile namaz kılması câiz midir? Diye soruldugunda o bu soruya söyle cevap vermistir:


"Bir insan, namazdan baska bir ibâdeti edâ etme, yani sadece hadesi gidermek


(abdest almak) niyetiyle abdest alırsa, abdesti bozuluncaya kadar diledigi kadar farz ve


nâfile namazları kılabilir."2


Müslüman, abdest alırken nasıl niyet etmelidir?


Sorusuna gelince, öncelikle küçük hadesi (abdestsizlik durumunu) gidermeye ya da


abdest alınması müstehap veya farz olan bir ibâdeti edâ etmeye niyet etmelidir.


Abdest alınması farz olan ibâdete örnek: Namaz ve Kur'an'a el sürmektir.


Abdest alınması müstehap olan bir ibâdete örnek: Kur'an okumak ve Allah'ı


zikretmek ve uykudan önce okunan duâ ve zikirlerdir.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Saçta bulunan az miktardaki zeytinyagı, suyun saça ulasmasına engel olur mu?


Dolayısıyla alınan abdest geçersiz olur mu?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Görünen o ki, soruda zikredilen saçta bulunan az miktardaki zeytinyagı, suyun saça


ulasmasına engel degildir.


Degerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'in -Allah ona rahmet etsin- zikrettigi


gibi bu konuda ölçü sudur:


Bir insan, abdest azalarında, krem ve zeytinyagı gibi yaglı maddeler kullanırsa, bu


yaglı madde katı ise ve hacmi varsa, bu takdirde abdest azalarını yıkamadan önce onun


1 el-Mecmû'; c: 1, s: 365.


2 Mecmû' Fetâvâ 'bn-i Useymîn; c: 11, s: 149.


20


izâle edilmesi gerekir. Yaglı madde, abdest azalarının üzerinde bu sekilde kalırsa, suyun


deriye ulasmasına engel olur ki, böyle olunca da abdesti sahih olmaz.


Eger yaglı maddenin bir hacmi yoksa ve sadece abdest azalarının üzerinde eseri


kalmıssa, bu takdirde abdeste bir zararı yoktur. Fakat bu durumda insanın abdest alırken


elini abdest azasının üzerinden gezdirmesi gerekir. Çünkü yaglı madde, genellikle su ile


birlikte farklılık arz eder ve ondan kolayca ayırt edilir. Dolayısıyla yaglı maddenin bulastıgı


abdest azalarına su ulasamayabilir."1


Buna ilâve olarak basın mesh edilmesindeki hüküm, yıkanan azalara göre daha


hafiftir. Zirâ bas için farz olan onun yıkanması degil, mesh edilmesidir. Dolayısıyla basın


mesh edilmesi sırasında suyun saçın her telinin üzerinden bizzat geçmesi gerekmez.


Yine, degerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn'e -Allah ona rahmet etsin-:


"Bir kadın, saçına kına ve benzeri bir sey sürdükten sonra üzerini mesh edebilir mi?"


Diye soruldugunda o bu soruya söyle cevap vermistir:


"Bir kadın, saçlarına kına sürdügünde (abdest alırken) üzerini mesh etmesi yeterlidir,


saç tellerini açmasına ve kınayı izâle etmesine gerek yoktur. Çünkü Peygamber -sallallahu


aleyhi ve sellem-'den sâbit olduguna göre o, (Vedâ haccında) ihramlıyken (dagılmaması


ve içine toz girmemesi için) saçlarını keçelemisti. Buna göre keçe gibi basın üzerine konan


her sey, basa tâbidir (bastan sayılır). Bu da basın temizlenmesinde bir nebze kolaylık


olduguna delâlet etmektedir."2


Soru:


Müslüman, abdest almak istedigi zaman, basında mı, yoksa yüzünü yıkarken mi, ne


zaman abdeste niyet etmelidir?


Ya da abdest sırasında diledigi yerde niyet etmesi câiz midir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Birincisi:


Niyet, bütün ibâdetler için sarttır. Niyet olmadan hiçbir ibâdet -ki abdest de bir


ibâdettir- geçerli olmaz.


Nevevî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Niyet; abdestin, boy abdestinin ve teyemmümün geçerli olmasında, bizim


âlimlerimizce (Sâfiîler nezdinde) sarttır. Bu konuda bir görüs ayrılıgı yoktur. Nitekim Mâlik,


1 Fetâvâ Tahâra; s: 147.


2 Müslüman Kadınlarla 'lgili Fetvâlar; c: 1, s: 28.


21


Leys, Ahmed b. Hanbel ve Dâvud da bu görüstedirler.Hepsi de bu konuda Allah Teâlâ'nın


su sözünü delil göstermislerdir:





"Halbuki onlara ancak, dini yalnızca O’na has kılıp hanifler olarak Allah’a ibâdet


etmeleri, namazı (dosdogru) kılmaları ve zekâtı vermeleri emrolunmustu. 'ste dosdogru


dîn, budur."1


'hlas; kalbin ameli olan niyettir.'hlası emretmek ise, -âyette oldugu gibi- onun farz


oldugunu gerektirir.


Niyetin sünnetten delili ise, Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in su sözüdür:





"Ameller, ancak niyetlere göre geçerlilik kazanır."2


Hadiste geçen "'nnemâ" lafzı, sınırlama (hasr) ifâde eder.Bundan da, niyet olmadan


amelin hükmü sâbit olmaz, kastedilmektedir.


Baska bir delil ise hadisin devamında Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- söyle


buyurmustur:





"Herkes ancak (ameliyle) niyet ettiginin karsılıgını alır. Kimin hicreti, (niyet ve kasıt


olarak) Allah ve Rasûlü için ise, onun hicreti (sevap ve ecir olarak) Allah ve Rasûlü içindir.


Kimin de hicreti dünyadan bir menfaat elde etmek ya da bir kadınla evlenmek için ise,


onun da hicreti, hicret ettigi gâye içindir."3


Abdest almaya niyet etmeyen kimse ise, abdestinin karsılıgını alamaz..."4


1 Beyyine Sûresi: 5


2 Buhârî; hadis no: 1. Müslim; hadis no: 1907.


3 Buhârî; hadis no: 1. Müslim; hadis no: 1907.


4 -Özetle- el-Mecmû¨; c: 1, s: 356. Buna benzer olarak "el-Mugnî; c: 1, s: 156.


22


kincisi:


Bilinmesi gerekir ki niyetin yeri, kalptir.Dolayısıyla bir kimsenin diliyle niyet etmesi,


mesrû degildir.


Üçüncüsü:


Niyetin vaktinin en mükemmeli; niyetin, abdestin bütün kısımlarına sâmil olması için,


abdeste baslarken veya baslamadan kısa bir süre önce olmalıdır. Niyete baslanılması


gereken vakit ise, yıkanması farz olan abdest azalarından ilkine baslarken olmalıdır.


'bn-i Kudâme -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Niyetin, abdestin tamamından (abdeste baslamadan) önce olması gerekir. Çünkü


niyet, abdestin sartıdır. Dolayısıyla niyetin abdestin basında olması, abdestin tamamında


olması demektir. Eger abdestin farzlarından birisi niyetten önce bulunursa, ona itibar


edilmez. Niyetin, abdestin sünnetleri ve farzlarına sâmil olması için elleri yıkamadan önce


niyet etmek, müstehaptır. Eger ellerini niyetten önce yıkarsa, ellerini yıkamamıs kimse gibi


olur. Niyetin, abdestten kısa bir süre önce olması ise câizdir. Eger niyet ile abdest almaya


baslaması arasındaki süre uzun olursa, bu câiz olmaz."1


Degerli âlim Muhammed b. Salih el-Useymîn -Allah ona rahmet etsin- de bu konuda


söyle demistir:


"Niyetin iki yeri vardır:


Birincisi:


Niyetin sünnet oldugu yerdir ki bu, -abdestin farzlarından önce varsa- abdestin


sünnetlerine baslamadan önce olan niyettir.


kincisi:


Niyetin farz oldugu yerdir ki bu, abdestin farzlarının ilkine baslarken olan niyettir."2


Buna göre, niyetin, abdeste baslamadan önce olması, en mükemmelidir. Niyetin,


abdestin farzlarının ilkine baslarken olması ise, gereklidir.


Âlimler, abdestin farzları konusunda görüs ayrılıgına düsmüslerdir.


Kimisi: Abdestin ilk farzı Besmele'dir, demistir.


Kimisi: Abdestin ilk farzı, Mazmaza'dır, demistir. Dogru olan görüs de budur.


Kimisi de: Abdestin ilk farzı, yüzü yıkamaktır, demistir.


1 el-Mugnî; c: 1, s: 159.


2 es-Serhu'l-Mumti'; c: 1, s: 140


23


Fakat bir kimse, -'bn-i Kudâme'nin -Allah ona rahmet etsin- sözünde zikredildigi gibiabdestin


farzlarına baslarken niyet ederse, besmele çekmek ve elleri üç defa yıkamak


gibi, abdestin sünnetlerine baslamadan önce niyet eden kimse gibi ecir kazanmaz.


Degerli âlim Abdulaziz b. Baz -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in, abdestin basında niyet ile birlikte önce


ellerini üç defa yıkadıgına ve besmele çektigine delâlet eden hadisler sâbittir."1


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Kocam, evden çıkarken (ise giderken), hatta namaz kılmak için mescide giderken


bile beni sürekli öpmektedir.Ben, bazen kocamın beni sehvetle öptügünü hissediyorum.


Bundan dolayı onun abdestinin bozulup-bozulmadıgı konusundaki ser'î hüküm nedir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Âise'den -Allah ondan râzı olsun- rivâyet olunduguna göre, o söyle demistir:





"Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- kadınlarından (hanımlarından) bazılarını


öperdi (ki o hanımı, Âise idi).Sonra da namaz kılmak için dısarıya çıkardı.Fakat (önceki


abdesti ile namazını kılar, yeniden) abdest almazdı."2


Bu hadiste, kadına dokunmanın ve onu öpmenin, abdesti bozar mı, yoksa bozmaz


mı, hükmünün açıklaması vardır.


'slâm âlimleri bu konuda görüs ayrılıgına varmıslardır.


Kimisi:


"Kadına (hanımına) dokunursan, her hâlukârda abdestin bozulur", demistir


Kimisi:


"Kadına (hanımına) sehvetle dokunursan, abdestin bozulur, sehvetle dokunmazsan


abdestin bozulmaz", demistir.


Kimisi:


1 Mecmû' Fetâvâ 'bn-i Baz; c: 10, s: 98.


2 Ebu Dâvud; Abdest Bâbı, hadis no: 178,179,190.Tirmizî; Abdest Bâbı, hadis no: 86. Nesâî; Abdest Bâbı, hadis no: 1/104. 'bn-i


Mâce; Abdest Bâbı, hadis no: 502.


24


"Kadına (hanımına) dokunman, abdesti kesinlikle bozmaz", demistir.


En tercihli görüs, bu sonuncu görüstür.


Yani bir erkek, hanımını öperse veya eline dokunursa veya onu kucaklarsa ve bu


sırada kendisinden (penisinden) bir sıvı gelmezse ve abdestini de bozmazsa, bu takdirde


ne kendisinin, ne de hanımının abdesti bozulur. Çünkü aslolan; bozulduguna dâir herhangi


bir ser'î delil olmadıkça abdestin oldugu hal üzere kalmasıdır (abdestlilik halinin devam


etmesidir). Ne Allah Teâlâ'nın kitabında, ne de Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in


sünnetinde, kadına dokunmanın abdesti bozduguna dâir bir delil gelmistir. Buna göre


kadına (hanımına) sehvetle de olsa çıplak elle dokunman veya onu öpmen ve


kucaklaman, bütün bunlar, abdesti bozmaz."1


Ancak bir kimse, hanımını öpmesi sonucunda penisinden mezî veya menî gelirse,


abdesti bozulur.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Ben, zannımca vesveseli psikolojik bir hastalıktan ıstırap çeken gencim. Bazı günler,


uykumdan uyandıgımda cünüp olup-olmadıgım konusunda süphe eder hâle geldim. Bunun


üzerine iç çamasırlarımı iyice kontrol ettigimde cünüp oldugumu hayal ettim.Fakat buna


aldırıp boy abdesti almadım. Ancak o gün geçince nefsime vesvese gelmeye basladı.


Bundan dolayı ne yapmam gerekir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Birincisi:


Vesvesenin en iyi tedâvi yolu; ondan yüz çevirmek ve ona aldırmamaktır. 'nsanın,


abdest ve namaz gibi konularda seytanın kendisine verdigi vesveseye önem vermemesi


ve aldırmaması gerekir.Bununla birlikte Allah Teâlâ'ya çokça duâ edip yalvarması, O'ndan


sıhhat ve âfiyet dilemesi ve seytanı kahretmesi için O'ndan yardım istemesi gerekir.


kincisi:


Aslolan, insanın temiz oldugudur. Cünüp oldugundan emîn olmadıkça boy abdest


alması gerekmez.Bu kimse, cünüp oldugundan emîn olmadıgına göre, -cünüp oldugunu


zannetse bile- boy abdesti alması gerekmez.


Nitekim sahâbeden birisi, namaz sırasında kendisinden bir sey çıktıgını hayal ettigini


Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'e sikâyet edince, Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem- onun için söyle buyurmustur:


1 Muhammed b. Salih el-Useymîn; Müslüman Kadınlarla 'lgili Fetvâlar; s: 20.





"Bir ses isitinceye veya koku hissedinceye (abdestini bozuldugundan emin


oluncaya) kadar (namazını bırakıp) ayrılmasın."1


Görünen o ki senin, cünüp oldugundan emin olmadıgın sürece boy abdesti alman


gerekmez.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Bir kadın, sehirden uzak bir yerde yasıyordu.(Abdest alırken) tırnaklarının üzerindeki


boyanın giderilmesi gerektigini de bilmiyordu. Giderilmesi gerektigini ögrendiginde ise,


bu boyayı giderecek bir sey bulamamıstı. Boyayı giderici maddeyi satın almak için sehre


inememisti. Dolayısıyla bir hafta boyunca bu hal üzere abdest alıyordu.


Bunun hükmü nedir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır.


Abdestin sartlarından birisi de, suyun abdest azalarının tenine ulasmasıdır. Eger ten


ile suyun arasına yag, boya, mum veya yapıskan gibi bir madde girerse, abdest geçerli


olmaz. Bu hal üzere kılınan namaz da bâtıldır, geçersizdir.


Bunun delili; Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem-'in Ebu Zer'e -Allah ondan râzı


olsun- su emridir:





"Temiz toprak, (su bulamadıgı zaman) on yıla kadar da olsa müslümanın abdest


suyu gibidir (onun yerine geçer).Su buldugun zaman onu tenine degdir (suyu buldugun


zaman abdestsiz isen abdest alman, cünüp isen boy abdesti alman gerekir). Çünkü suyu


tenine degdirmende bereket ve ecir vardır."2


'mam Sâfiî -Allah ona rahmet etsin- bu konuda söyle demistir:


"Eger bir kimsenin teninin üzerinde sakız veya kalın bir sey varsa ve bu, suyun tene


ulasmasına engel oluyorsa, o abdest azasının üzerindeki sey izâle edilmedikçe veya tenin


1 Buhârî; hadis no: 137. Müslim; hadis no: 361.


2 Ebu Dâvud; hadis no: 332. Elbânî, 'Sahih-i Ebî Dâvud'da hadisin sahih oldugunu belirtmistir.


26


üzerindeki sakız veya kalın seyin tamamına suyun ulastıgından emin olmadıkça, abdesti


geçerli olmaz."1


'mam Nevevî -Allah ona rahmet etsin- de bu konuda söyle demistir:


"Abdest azalarından bir bölümünün üzerinde mum, hamur, kına veya buna benzer bir


sey varsa ve bu madde, suyun, uzvun o kısmına ulasmasına engel oluyorsa, abdesti


geçerli olmaz.Suyun ulasmadıgı bölüm ister çok olsun, isterse az olsun farketmez.Eger elin


veya baska bir uzvun üzerinde kınanın izi, kınanın kendisi degil de rengi kalırsa veya


suyun tene ulasmasına engel olmayan ve tenin üzerinde sıvı bir yag kalırsa, abdesti


geçerlidir."2


'lmî Arastırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi'nin fetvâlarından söyle gelmistir:


"Eger boyanın, tırnakların üzerinde bir hacmi varsa, abdesti geçerli olmaz."3


Bunun içindir ki bu kadının, tırnaklarının üzerindeki boyayı gideren maddenin satıldıgı


yer uzak ve mesakkatli de olsa oraya gitmeye gayret etmesi gerekirdi. Oysa tırnak


boyasını, mutfakta kullanılan birçok temizlik maddesiyle veya (benzin ve dizel gibi) bir


akaryakıt maddesiyle veyahut da buna benzer bir maddeyle nemlendirerek üzerini


silmekle onu gidermesi mümkündü.


Bu kadının, tırnaklarının üzerinde boyanın olması sebebiyle bâtıl (geçersiz) abdestle


kılmıs oldugu namazında onu mazur göremeyiz. Dolayısıyla bu kadının, tırnaklarının


üzerinde boya olması sebebiyle noksan abdestle kılmıs oldugu namazlarını iâde etmesi


gerekir.


Allah Teâlâ'dan bize ve bu kadına af ve magfiret dileriz.


Allah Teâlâ en iyi bilendir.


Soru:


Namaz kılan bazı kimselerin tırnaklarının uzadıgı ve tırnak altlarının kir ve pisliklerle


doldugu görülmektedir. Bu davranıs, 'slâm dîni ile örtüsüyor mu?


Bu kimselerin abdestleri geçerli midir?


Tırnakları kesmek gibi, fıtrattan olan sünnetler için belirli bir vakit tayin edilmis midir?


Cevap:


Hamd, yalnızca Allah'adır. Salât ve selâm da; Allah'ın elçisi, Muhammed -sallallahu


aleyhi ve sellem-'in üzerine olsun.


1 el-Umm; c: 1, s: 44


2 el-Mecmû'; c: 1, s: 456.


3 'lmî Arastırmalar ve Fetvâ Dâimî Komitesi Fetvâları; c: 5, s: 218.


27


Tırnakların kırk günden önce kesilmesi gerekir. Çünkü Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve


sellem-, tırnakları kesme, kasık kıllarını tıras etme, koltuk altı kıllarını yolma ve bıyıgı


kısaltma konusunda insanlara belirli bir vakit tayin etmistir ki, o da bunların kırk günden


daha fazla süre bırakılmamasıdır (yani kırk günden önce bunların yapılmasıdır). Rasûlullah


-sallallahu aleyhi ve sellem-'den bu sekilde sâbit olmustur.


Nitekim Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-'in hizmetçisi olan Enes b.Mâlik -Allah


ondan râzı olsun- bu konuda söyle demistir:


))


"Bıyıgı kısaltma, tırnakları kesme, koltuk altı kıllarını yolma ve kasık kıllarını tıras etme


konusunda bunları kırk günden daha fazla bırakmamamız (ihmal etmememiz) bize tayin


edildi."1


'mam Ahmed ve Nesâî ile bir gurup hadis âlimi söyle rivâyet etmislerdir:





"Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-, bıyıgı kısaltma, tırnakları kesme, koltuk altı


kıllarını yolma ve kasık kıllarını tıras etme konusunda bunları kırk günden daha fazla


bırakmamamızı (ihmal etmememizi) bize tayin etti."2


Buna göre, hem kadınların, hem de erkeklerin, bu konuya çok önem vermeleri


gerekir. Dolayısıyla tırnakların, bıyıgın, kasık ve koltuk altı kıllarının, kırk günden daha fazla


süre bırakılmaması (ihmal edilmemesi) gerekir.


Bunların ihmal edilmesi halinde abdest sahihtir. Tırnakların altında bulunan kir ve


pislikler, abdesti bozmaz (abdeste engel degildir). Çünkü bu kir ve pislikler, pek azdır ve


bu, dînen bagıslanır."3


1 Müslim; hadis no: 258


2 Ahmed; hadis no: 11823. Nesâî; hadis no: 14.


3 Abdulaziz b. Baz; 'Mecmû' Fetâvâ ve Makâlât Mutenevvia'; c: 10, s: 50.



Son G?nderiler

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDE ...

İSLAM, ALLAH'IN GÖNDERDİĞİ RASÛLLERİN DİNİDİR

Özet Fıtratın gerekti ...

Özet Fıtratın gerektirdiği ve şeriatın ikrar e􀆕iği haklar

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMA ...

EHLİ SÜNNET VE’L-CEMAAT KİMDİR?